1 Mart 2009 Pazar

bir saniye! ölmekle meşgulum!

Baştan söyleyeyim kendimi öldürecek değilim, fakat geçen gün intihar hakkında düşüncelerim oluştu. Geçen hafta Sade Vatandaş a rastgeldik zaplarken ve Okan Bayülgen in konuğu boğaz köprüsünden atlayıp hayatta kalan bir insandı. Ekonomik kriz yüzünden işleri kötü gitmesi ya da sevgilisinden ayrılması değildi adamın atlama sebebi. Hayatını bitirmek isteyecek bir acının içinde yaşamıyordu da. Adam sadece intihar etmek istemiş. Neden yaptığına, gerçekten onu atlamaya itenin ne olduğuna fazla girmediler ama sanıyorum ki adamın sebebi sadece meraktı.
Cennet ve Cehennem inancı olan bir insanım ve intiharın cehennemlik bir günah olduğuna da inanıyorum. Fakat dini bir yana bırakırsak, eğer inancım olmasaydı beni ölümün karşısında ne engellerdi?

Annem babam ve babaaneme bu soruyu sorduğumda nolursa olsun yine de intihar etmeyeceklerini söylediler. Ama sanırım ben ederdim. Programa çıkan adam gibi, hayat çekilemez hale geldiği için değil, sadece merak ettiğim için. Hayatımın en güzel olduğu anda, en mutlu olduğum, bundan daha iyisi olamaz diye düşündüğüm zaman kendimi öldürmenin, cevaplanamamış soruların cevabına erişmenin de zamanı gelirdi. Osmanlı zamanı yazarlarından Beşir Fuad gibi, ben de intiharımı kayıt altına alırdım, kendini öldüremeyenler için bilinebilecek bir tecrübe olması için. Beşir Fuad sonuna kadar dayanamamış ama onunkinden daha acısız bir yöntemle intihar edip bu deneyimi aktarabilsem insanların ölümün nasıl bir his olduğunu kavrayabilmelerine yardım edebilir miydim? Hangi ustanın betimleme yeteneği buna yeter ki?
Ölümün bir kötü tarafı da var ki geride bıraktıkların. Arkanda bıraktığın ailen, dostların; yarım kalan işlerin... Ama artık ölü olduğun için bunların bir önemi kalır mı? Öldükten sonraki süreçte önceki sürecini hatırlar mısın ki bu bir dert olsun? Şu an bunu düşünürken diyorum ki umarım ben yaşıyorken kıyamet dediğimiz son gelir. Tanıdığım, sevdiğim herkes; bir anda beraber ölelim. Önce sadece kendi sevdiklerim aynı anda mesela trafik kazasında ölelim, sevdiğim kimsenin ölümünü görmeyeyim kimse de benim ölümümü görmesin diye düşünüyordum ki bu sonradan çok bencilce geldi. Soonuçta dünyadaki herkes birbirine bir şekilde bağlı ve eğer yas olsun istemiyorsak herkesin bir anda ölmesi gerek. Çok yakınımdan şükürler olsun ki kimse ölmedi ve ben bu acıyı bilmiyorum ve bu acıdan gerçekten korkuyorum. Bu yüzden istiyorum ki kimse arkada kalmasın, kimse yas tutmasın...
Farkındayım yazarken kendimle çeliştim. İntihar edebilecek olsam bile arkamda bıraktığım insanlar umrumda olmadan ölebilir miydim? Ama başta da dediğim gibi ölmeye pek niyetim yok daha. Buralarda uzun süre takılmak istiyorum =).
Aşağıdaki satırlar da Lucy Eyre' in "Portakalın aklı olsa" kitabından:


"Benim söylemek istediğim, başına gelen kötü şeylerin kelime anlamıyla kimsenin başına gelmeyen ölümden daha kötü olduğudur."
Bu mantıklı değildi. "Ölüm herkesin başına gelir!"
(...)
"Herkes ölecektir elbette, bu doğru. Ama ölümün kendisi aslında kimsenin başına gelmez."
"Bu nasıl doğru olabilir?"
"Ölüm, meydana gelir gelmez ölü bir insan için kötü bir şey olamaz. Çünkü o insan için artık yoktur. Ölümün acıya neden olduğuna hiç şüphe yok. Ama bizler ölmeden hemen önce hissedelien acı ve geride kalanların üzüntüsünü ölümün kendisiyle karıştırdığımız için ölümden nefret ederiz. Ben öldüğümde mevcut olmaya son verirsem ölüm benim için nasıl kötü bir şey olabilir?"
"Mevcut olmaya son vermek saçma değildir, son derece huzursuz edicidir."
"Bu tamamen mantıksız, ortada tedirgin olan sadece sen olmayacaksın. Epikuros' un son derece bilgece dediği gibi: 'Ölüm bizi ilgilendirmez çünkü biz hayattayken yoktur ve ölüm varken de biz yokuzdur' "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder