25 Haziran 2009 Perşembe

yıldızlı blog

*baby i can feel your halo
pray it won’t fade away

*Bir saattir falan Halo yu dinliyorum. Bir Beyonce şarkısını bu kadar sevebileceğimi hiç bilmezdim gerçekten. Söz müzik ses her şeyi çok güzel bu şarkının ya!

*Şu an Haziranın sonu, ama ben hala sosyolojiyle işletmeyle uğraşıyorum. Yazın okul hiç çekilmiyor efendim zor tutuyorum kendimi çengelköyden geçerken denize atlamamak için=)

*Ares ile aramızda bağlantı sorunları olduğu bir dönemde kendisini limewire ile aldattım ama mutluluğu bulamadım, ilk kullanımda virüs buldu çok kınadım. Tam o sırada sadık Aresim bağlanabildi ve eski mutlu hayatımıza geri döndük.

*Deniz demişken haftaya bugünlerde tatilde olacağım gerçeğinin güzelliği sayesinde ayakta durabiliyorum.

*Sivrisineklerle mücadelemde raid yetmiyor artık, her eve bi' obama lazım.

*Dün bir film izledim ki oynayan kız aynı ben, kendimi yazmışlar resmen, çok garipti.

*Sivrisinek demişken gerçekten çok fazlalar.

*Hava çok fazla sıcak...

*Avrupa Yakası' nın resmen bittiğine inandıramıyorum kendimi, çok büyük bir fanı falan da değilim ama hep sanki hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu. Beklentimin çok fazla olduğunun farkında olduğum için beğenemeyecekmişim gibi geliyor final bölümünü, ne kadar geç izlersem o kadar iyi.

*Finallerimin devam ettiğinden bahsetmiş miydim?

*Bir vantilatörüm bile yok...

*Marmara Denizini kahverengi denizanaları işgal ediyormuş.

*Gülben Ergen'in çocuklarını doğurmasına gereğinden fazla sevindim, birinin adını da Ares koyacakmış ona daha da sevindim=) Resmen çocuk doğurmak istiyorum yok böyle bir şey...

*Su buharlaşıyor, para buharlaşıyor, şu kilolar niye buharlaşmıyor ey sistem!

*Anayasa Hukukundan kalanlar kervanına ben de katıldım, sonuna kadar kalmaya devam!

*Karne niyetine transkriptimi alıp sülaleme göstermek niyetindeyim, böyle alıştım...

*Tekrar ve tekrar: Çok sıcak...

4 Haziran 2009 Perşembe

girişimci günlükleri

Bu hafta içinde gerçekten bir şeye çok üzüldüm. Girişimcilik Klübümüz bu yıl içinde organize edilmiş en güzel "sertifikalı konferanslar bütünü etkinliği" ni hazırlamışlar. (bunların daha genel geçer bi adı yok mu yahu?) Fakat pazartesi günü başlayan bu etkinlik için ellerinde olmayan gecikmelerden dolayı tanıtımlarını cuma gününde yapmak zorunda kalmışlar. Biz de tesadüf eseri Nupe ciğimle masamızın üstüne bırakılmış olan broşür sayesinde öğrendik etkinliği ve "oha ohaa kimleri getirtmişler mutlaka gitmeliyiz" dedik ama pazartesi konferans salonunda 30 kişiyi aşmıyor olduğumuzu görmek beni gerçekten çok üzdü. Kampüsümüzde alakasız insanların çağırıldığı genelde uyuklayarak geçirilen nice konferansların çok fazla reklamı yapıldı, hüsranla sonuçlandı fakat sessiz sedasız gittiğimiz bu konferanslarda hem inanılmaz eğlendik hem de çoook fazla şeyler öğrendik.
kariyer.net in nasıl çalıştığını, kadın girişimciler adına bir derneğin var olduğunu ve bu dernekten gelip bize kendi girişimcilik hikayelerini anlatan kadınların ne kadar tatlı olduklarını öğrendik, kurukahveci mehmet efendiden bir güzel orta kahvelerimizi içip deneyimli işletmecileriyle binyüz derse bedel resmen bir "sohbet" yaptık, güllüoğullarından baklava sözü aldık(detay vermedi ama benim aklım baklavada), osman sınav ın ne kadar kısa boylu bir adam olduğuna hayret ettik, emre kınay ın çok meşgul bir insan olduğuna karar verdik.
Kısacası her oturumuyla (iptal edilenler dahil:))dolu dolu bir seminer oldu, çok daha büyük bir ilgiyi hak ediyordu. Ben de Girişimcilik Kulübünü burdan bu güzel etkinlik için tebrik ederim fakat bir dahakine reklamını ne kadar yapabiliyorsanız yapın hisarımızın buna ihtiyacı var=)

kampingen ailesi

Biz bu haftasonu kampa gittiiikkk!!
Üç aile birlikte artık mayıs geleneği haline gelen bir kamp olayımız var. Gidiyoruz, odun topluyoruz, ateş yakıyoruz, yemekler yiyoruz, çadırlarımızı kuruyoruz, uyku tulumlarıyla geceyi geçiriyoruz falan filan. Geçen sene de öss yüzünden gidemediğim için zaten pek bir özlemiştim kamp yapmayı. Geçen sene bensiz ilk defa 2 geceliğine gidildi ve herkes çok zevk aldı(hep 1 gece kalırdık). Bu sene de 2 gecelikti kampımız ve şansıma geçen yıl gidilen yere gidildi: Bolu-Kartalkaya... O kadar sevmişler ki ilk defa aynı yere iki defa gittik. Haliyle ben de çok merak ettim ama orayı görünce üçüncü kampın potansiyelini bile gördüm. Sanki İsviçre' nin yaylalarına çıkmışız da kamp yeri arıyoruz, bir yer bu kadar mı huzur dolu ve dünyadan uzak olabilir? Upuzun çam ağaçları ve menderes çizen bir dere... (burdan bütün coğrafya hocalarıma selam ederim) Arabadan iner inmez bendeki kene korkusu anında bitti ve canım kamp arkadaşlarım Ebrar ve İpek in tavsiyelerine uyarak ayakkabıyı çorabı atıp paçalarımı sıyırıp dereye girdim. Kamp alanını hazırlamak büyüklerin, 3 gün boyunca yanacak ateşin odunlarını toplamak biz ortancaların ve küçüklerin görevi. Derenin diğer tarafında daha çok odun olunca dereye çıkmaktan kamp alanımızda evimizdeymişçesine çıplak ayaklarla dolaşmaya başladık. Bundan en büyük çıkarı ise über boyutlu karıncalar elde ettiler ki ısırdıkları yerler kaşınmaktan yara oldu.
Kamplarımıza dair anormal olan bir durumu yazmak istiyorum ki bu durum yemeklerdir. Yapılabilecek en fazla şeyin evde yapılmış mezemsi şeylerle mangal yapmak olduğunu düşünüyor her insan ama bizim kampımız maşallah padişah kampı... Evet, sac kavurma yapan da, kahvaltı için iki kilo undan hamur kızartması yapan da, her yemekten sonra bir güzel türk kahvesini cezvede köpürte köpürte yaparak içen de biziz!!
Kısacası her zamanki gibi eğlenceli, kafa dinletici, negatif elektiriklerden kurtarıcı bir kamptı, ama ben yatağımı ve tuvaletimi 1 günden daha fazla ayrı kalamayacak kadar çok seviyorum=)

mayısı hiç yaşanmamış sayalım

Yeni okuldu yeni insanlardı kilo verme çabasıydı derken gerçekten ne olduğunu anlamadan hazirana kadar geldik. Yazın gelmesini o kadar istemiyorum ki inatla çantamda hala bir hırka ya da şemsiyeyle dolaşıyordum, o kadar inancım vardı havaların bozulacağına ama bu haftaya kadar... Her sokakta pörtleyen karpuzcu kamyonlarına "hormonludur" dedim kandırdım kendimi, zayıflama hapı reklamlarının artmasına "kapitalizmdir" dedim yine kandırdım kendimi ama bu sefer olmadı. Terlik içinde teyze ayağı gördüm bir kere, o yaşlı, ojesiz, bütün kış botun içinde bembeyaz kalmış teyze ayağı, bej kapri kombinasyonuyla girdi artık terliğe ben de anladım ki geri dönüşü yok bunun bildiğin yaz geldi.