22 Nisan 2009 Çarşamba

düşler

düşler vardır satılmaz, derinde anlatılmaz
yüreklerden silinmez, bazen de vazgeçilmez
kapat gözlerini ve düşün, ipekten bir deniz
pamuktan bir gökyüzü, iki tomurcuk yüreğimizde
belki de sen ve ben ikimiz, birbirinin farkında gözlerimiz
düşüncelerimiz, olmayacak hayallerimiz
ne alınır, ne satılır, para yerlerde sürünür
geçtikçe şu günler, anladıkça hayatı
birçok şeyin değeri küçüldükçe küçülür

*bazen düşlerden uyanıp devam edebilmek gerekir, yada sadece fikret kızılok' un sesinden düşleri dinlemek...

19 Nisan 2009 Pazar

"do i know you?"

Beyinlerin bazen iyi bir boşaltılmaya ihtiyacı olur. Bu yaptığım şey de; yazmak yani, bir tür boşaltım çabası. Keşke o muhteşem filmdeki gibi hafızayı silmek mümkün olsa. Ama o kadar da acı bir şekilde değil, anılara daha saygılı davranarak. Mesela yazsak unutmak istediğimiz şeyleri, yazacak kağıtlar tükenene kadar, kalemler bitene kadar...
Gömsek kapatsak sonra onları, onlar da uçsa aklımızdan. Hatıralar yazıya dönüşse arkasında hiç iz bırakmadan. Ama sonra kızılderililerin gömdükleri savaş baltalarını bir gün ayakları takılıp buldukları gibi bizim de gözümüz takılsa hatırlayamadığımız bir yerden tanıdık kelimeye toprakların arasında. Kazsak sonra tırnaklarımız kırılsa, ellerimiz yara olsa bile. Erimek üzere olan sararmış kağıtlardan öğrensek tekrar geçmişimizi, tekrar hissetsek eskisi gibi, ağlasak doya doya gözlerimiz şişene dek...
Anıların acı olmasının nedeni yaşandıkları zaman mükemmel olmaları. Anıların içinde tekrar kendimizi kaybetsek, sonradan ne olacağını bilmediğimiz o zamanlardaki gibi. Böyle yaşayamayacağımızı farkedince tekrar yazsak, tekrar gömsek bu sefer daha derine, te
krar unutsak...

*tee aralıkta çiziktirmişim de defterimin arasında bulmuşum

1 Nisan 2009 Çarşamba

four to the floor

çok mutluyum aslında
çünkü annem artık seni çok mutlu görüyorum dedi,
seni mutlu görmek benim mutlu olmama yetiyor.
mutluluğumdan annemin mutlu olması
mutluluk için aslı neden
ve yüzümü dökmemek için çok geçerli bir sebep.